İlk kez Haziran 2013’te biçimsel olarak farklı bir formda ortaya çıkan sistem karşıtı iradenin örgütlü hali (Neo-Beat), entelektüel düzlemde edebi karşılığını bulmuş, ideolojik düzlemde mazoşist liberal bireyi aşmış ve politik düzlemde 2013 yılından itibaren ayakta kalan ender sistem karşıtı hareketlerden birisi olmayı başarmıştı. Bu devinim, kendi ekosisteminde birçok alt kültüre hitap eden kapsamlı bir program geliştirerek geniş bir alanda öncü olmuştu. Bize göreyse bu hareketin tözü radikal felsefesiydi. Gerçekten radikal olan bu felsefenin etkisi ve devrimci rolü açıkça görülmekteydi. Neo-Beat’in öncülüğünde ortaya çıkan sistem karşıtı irade, kültürel, entelektüel ve politik düzlemde belirgin bir etki yaratmıştı. Ancak bu başarı, Neo-Beat’in özgün varoluşuyla ve sistemin mevcut yapısına karşı duranların yaşadığı belirsizlikle bütünleşiyordu. Belirsizliğin metaforu, pratiğin donuk gerçekliğe dönüşmesiyle ve beklenen değişimin gerçekleşmemesiyle ortaya çıkmıştı.
Yeni Dünya’nın kültürel ve ekonomik boyutunu da kapsayan kapitalist yeniden üretim ilişkilerini hegemonik bir düzlemde dayatma tarzı meta-fetişizminin mazoşist ve kişiliksiz aksiyomu doğrultusunda kurgulanmıştı. Bu kurgu, sistemin karşısında duranların teori-pratik ilişkisi içinde sıkışıp kalmalarına ve adeta bir film karakterinin döngüsel kaderine mahkum olmalarına neden oldu. Böylece, ne mutlu son tam olarak mutlu ne de belirsiz bir son tam olarak belirsizlikle karşı karşıya kalmıştır. Sona ermeyen bir sonla yetinilmiştir. V for Vendetta sona ererken orgazmik bir sahneyle biter. Ancak devrimin kerametini görememek herkes için bir hayal kırıklığıdır. Zizek’in ifadesi hayal kırıklığının boyutunu ortaya koyar: “V for Vendetta 2’nin çekilmesini nasıl istiyorum anlatamam…”
Günümüz toplumsal gerçekliği en çok da kişisel çıkar, rekabet, birikim siyasetiyle özgürlüğün ve eşitliğin evrensel değerini nesnel kendiliklere indirgeyen narsist ilişkisizlikle tarif edilebilir. Bu nedenle, toplumsal bağı nesneler arası ilişkide temellendiren pozitif bilincin pratikle uyumsuzluğunu ifade eden, Marx’ın “yabancılaşmış” özne ifadesini önemsiyoruz.
Günlük yaşamımızı kuran sosyal ağlardan, kelimelerin totalizmini sürdüren toplumsal ilişkilere kadar dört bir yanımızı kuşatan kurumsallıklar (sevgili, aile, dost, iş, eğlence, siyasi parti, ulus, sınıf, din) için “mücadelenin belirsizliği” metaforu tam olarak burada devreye girer. Dolayısıyla, hakikat düzlemi -Wu Wei öğretisine atıfla- pratiğin donuk gerçekliğe dönüşmesi ve hareketin Türkiye’nin ve dünyanın distopik kurgusuna bağlı olarak beklenen nihai sıçramayı yapamama haliyle (yani bir nevi donuk bir practico-inert) çelişmiştir. Bu durum, örtük örgütlü tüm yapıların iç dinamiklerinde hiyerarşinin momentumuna hız vermiş, ileri düzey fikircilik adına paranoyak dayatma kurumları devreye sokulmuştur. Bu işleyişin özgürleştirici doğasının ardında çok karmaşık ve katmanlı bir simülasyon entegre edilmiştir. Simülasyon, bilinmeyen bir bilinen olduğu için yapısı gereği insan zihnine muhtaçtır. Bu zihin, bilinen ve bilinmeyenin ötesinde konumlandığı kadarıyla hareket etme kabiliyetine sahiptir. En nihayetinde, momentumun ikircikli durumunun özgürleştirici kavramlarla içini boşaltmak ve umudun tükendiği noktada teori-pratik kabiliyetin zihin egzersizinden daha fazlasına dönüşemediği bir iyiliği örgütlemek zamanın ruhunda canavarın ağzına gönüllü olarak kafayı koymak demektir. Bu ağzı kokan canavarın anladığı tek şey ise şudur: “Geçmişi kontrol eden geleceği de kontrol eder…“
İşte bu korkutucu anda Jack Kerouac bize şunu söyler: “Bir büyük sırt çantası devriminin hayalini görüyorum… Hepsi Zen Kaçıkları, kafalarından hiçbir sebep olmaksızın çıkan şiirlerle dolup taşıyorlar, iyilik yapıyorlar ve tuhaf beklenmedik eylemleriyle herkese ve bütün canlılara sonsuz özgürlük vizyonları sunuyorlar…“
Bu noktada, yeni bir manifesto ruhuna dönüşen yol deneyimlerinden geçtiğimizde yukarıdaki sesi duyduk.
Yolda Projesi, geleceğe yönelik bir vizyonun parçası olarak, bu talihsizlikleri ve sıkışmaları aşmak için yeni bir direniş anlayışı geliştirmenin önemine inanmıştır. Bu inançtan yola çıkarak, Academic’N Roll adında bir manifesto ortaya çıkmıştır.
Academic’N Roll, bu yeni direniş anlayışının bir ürünüdür.
Academic’N Roll, herhangi bir sosyal olgunun doğa durumuyla -bu yazıda işlevsel olarak yapıldığı üzere- hem psikanalitik hem kültürel hem de tarihsel olarak ilgilenmektedir. Üstelik, bu yolculuğu verimli tutmak için daha fazla bilgi dalının Academic’N Roll sistemine entegre edilmesini savunmaktadır.
Günümüzün karmaşık sosyal krizler çağında, bu hareketin temel bir inancı daha vardır: “Bilinmeyenden habersiz olan ya da onun tehdit edici gücünden korkan birine bilinmeyen bir şeyi kanıtlamaya çalışmanın hiçbir faydası yoktur. Öğrenmenin yollarını bilmeyenler bir kenarda dursun, öğrenmenin ne olduğunu bilenler ise bilinmeyene doğru yol alsın.”
Academic’N Roll gerçek doğası gereği işlevsel organizmanın parçasıdır (yani yaşam enerjisinin) ve böylelikle işleyen bir mekanizma haline gelir.
Ancak mekanik donukluğun yaşandığı bir düzlemden kopuşu kaçınılmaz olmuştur. Bu kopuşu doğar doğmaz yaşamıştır. Anne karnından çıkar çıkmaz “Hayır“la zırhlanmış bebeğin düştüğü tuzağa düşmemiştir. Çünkü Academic’N Roll aynı zamanda şuna inanır: “Hiçbir kanıt yok. Hiçbir otorite yok. Bu dünyadaki hiçbir kurum yarının bilgisinin ne olacağına karar verecek bilgi ya da güce sahip değildir.“
Tarihçesinin ancak alacakaranlıkta gören baykuş tarafından yazılabileceği karmaşık bir düzlemde olması sebebiyle Academic’N Roll’un şimdilik “a priori” bir örgütlü yapı olmadığını belirtmek gerekir. Bu aşamada, hikayenin isimsiz yolcuları tarafından Academic’N Roll olarak keşfedilmiş bir hareket olduğunu söylemek yeterlidir.
Academic’N Roll, Yolda Projesi’nin evriminin bir parçasıdır. Bu manifesto, sadece serseri ve asi ruhu taşımakla kalmayıp aynı zamanda entelektüel serseriliğin de bir ifadesidir. Artık sadece yollarda ve sokaklarda değil, aynı zamanda zihinlerde de özgürlük arayışı vardır. Academic’N Roll, bilgi ve özgürlük mücadelesinin yeni bir adımıdır ve Yolda Projesi’nin bilişsel formu olarak görülmelidir.
Bilişsel özgürleşme ve keşfetmek duygusuyla yeni deneyim tarzlarının peşinde olduğumuz bir döneme giriyoruz. Bu dönem doğal bir itkiyle bazen ev gibi hissedilebilen yeraltına çekildiğine inandığımız radikal ve serseri entelektüelleri (underground science) bir araya getirmek ve üniversite deneyiminin yeni kodlarla okunabilmesini sağlamaktan geçmektedir. Bu, entelektüel serseriliğin, akademik keşiflerin ve bilgiye açlık duyan ruhların zamanıdır. Yeni fikirlerin, alışılmadık bakış açılarının ve sorgulayıcı düşüncenin özgürce akışına her zamankinden çok ihtiyacımız olan bir çağa adım atıyoruz. Çünkü sadece bu şekilde, bireysel ve toplumsal dönüşümü mümkün kılacak gerçek ilerlemeyi sağlayabiliriz.
Komünlerde, şehirlerde, sahillerde irili ufaklı yüzlerce buluşma alınmış; festivallerde, sokaklarda, kampüslerde yüzlerce kişiyle bir araya gelinmiş ve anlatılan senin hikayen olmuştu!
Böylece, ilk dönemdeki sistem karşıtı iradenin örgütlü halinden Academic’N Roll’un bilgi ve özgürlük mücadelesine kadar uzanan bir hikayenin parçası olduğumuzu hatırlıyorduk.
Yolda Projesi’nin 10. yılı, bu mücadelenin bir kilometre taşıdır.
Şimdi bu mücadele Academic’N Roll ruhuyla bütünleşiyor.
Ve yol devam ediyor…
*Bu metin yapısı gereği sosyal bir canlı olarak metaforikleştirilmiştir. Dolayısıyla deneyimle birlikte büyüyüp serpilecektir.