Latest posts by yoldaprojesi (see all)
- İsyan, Devrim, Başkaldırı – Octavio Paz - 9 Kasım 2024
- Akademik Rüzgarlar - 10 Temmuz 2024
- Academic’N Roll ve Yolda Projesi (Yeni Başlayanlar için Temel Düzeyde bir Giriş) - 3 Nisan 2024
Yönetmenliğini Sophie Fiennes’in yaptığı ve Slavoj Zizek’in anlatıcı olduğu The Pervert’s Guide To Ideology (Sapığın İdeoloji Rehberi) belgeseli 2012 yılında İngiltere’de çekildi.
Zizek, bu belgeselde popüler kültürde ideolojinin izlerinin peşine düşüyor. Zizek, ideolojinin popüler kültürü nasıl oluşturduğu-yönlendirdiği üzerine ağırlıklı şekilde sinema filmleri olmak üzere popüler nesnelerden yola çıkıyor. Zizek’i belgeselde birçok filmin içinde görmek mümkün.
İdeolojinin Gerçek Yüzünü Gösteren Gözlük: Çok Ucuz!
Zizek, belgesel boyunca ideoloji hakkında yorumlar yapıyor ve günümüz ideolojisini tanımlamaya çalışıyor. Daha belgeselin açılışında They Live filmindeki gözlük metaforunu yorumluyor:“Bu gözlükler ideoloji eleştirisi işlevi gören gözlükler. Dediğimiz gibi post-ideolojik toplumda yaşıyoruz. Toplumsal otorite tarafından görevlerini yapan bireyler olarak değil, hazzın nesnesi olarak çağırılıyoruz: ‘Gerçek potansiyelinin farkına var’, ‘Kendin ol’, ‘Tatmin edici bir hayat sür’… Gözlükleri taktığınız vakit, demokrasinin içinde bulunan diktatörlüğü görürsünüz.”
Bunlardan en öne çıkanlara bakalım:
“İdeolojinin gerçek yüzünü görmemizi sağlayacak olan bir gözlüğe ihtiyaç var. İdeoloji bizim zihnimizde yanılsamalarla kendini gösterir. Ancak bunu hiçbir zaman için doğrudan yapmaz. Tam tersine yanılsamalar dolaylı olarak karşımıza çıkar.
İdeoloji, bize kendisinin dışında bir alan bırakmaz. İdeoloji-dışındaki her yer de -her ne kadar ideolojiden kurtulunan bir alan olarak görülse de- bir şekilde ideolojiye zorunlu bir giriş sağlar: İdeoloji her yeri kaplamıştır. İdeolojiden kopmaya çalıştığımızda bize türlü “sinik” dayatma ve şiddet uygulanır ve yine ideolojinin içine düşeriz.
İdeoloji bize ilginç birliktelikler sunarak ve bunları faşizm, Stalinizm gibi uç örneklerin veya uzlaşmaz görünen zıtlıkların bir aradalığını ön plana koyarak “ideolojinin aslında ideolojik olmadığına” ikna etmeye çalışır: Bin Ladin ile Castro, ırkçı bir beyazla Mao vs. Biz bu göndermelere bir derinlik atfederek vicdanla duygusallaşırız. İdeolojinin aslında ne kadar ideolojinin dışında yer aldığını ve derin olduğunu düşünürüz. Fakat aslında o derinliğin sonu yoktur. Çünkü bizim derinlik dediğimiz şey boşluktan başka bir şey değildir.
Kinder Sürpriz İdeolojisiZizek, belgeselin neredeyse tamamında 21. yüzyılın postmodern popüler kültürünün ideolojisini ele alıyor. Aslında sürekli içinde bulunduğumuz ama ne işe yaradığının ya da ne anlama geldiğinin farkında olmadan tükettiğimiz nesnelerin ideolojiyi ne denli içinde barındırıp, onun bir çekirdeği haline geldiğini bize gösteriyor. Ancak durum bu kadar basit de değil. Zizek, “ne anlama geldiğini bilmediğimiz ama tükettiğimiz nesneler”in Marksist ideoloji tanımı (bilmiyorlar, ama yapıyorlar) olduğunu söyler. Ancak 21. yüzyılda ideoloji bu kadar masum değildir. Ona göre, gerçekten nesnelerin ne anlama geldiğini biliriz, buna rağmen tüketirim. Bu da Zizekçi ideoloji tanımını bize verir:“Biliyorlar, ama yine de yapıyorlar”.Zizek, belgeselde tüketim kültürüne karşı birçok insanın karşı olduğunu söylüyor. Örnek olarak yine Starbucks‘ı kullanıyor:“Starbucks‘tan kahve içeceğiniz zaman onun kahvelerinin pahalı olduğunu biliyorsunuz. İçerken de büyük bir pişmanlık duyuyorsunuz. Çünkü Afrika’da çocuklar açken vs. sizin bir bardak kahveye avuç dolusu para ödemeyi vicdanınıza sığdıramıyorsunuz. Ancak Starbucks çözümü bulmuş durumda: ‘Evet, bizim kahvelerimiz diğerlerine göre pahalı. Ama bizden kahve içtiğiniz vakit, ödediğiniz paranın yüzde 1’i Guatemala’daki çocuklara gidiyor.’ Yani tüketimin (sembolik kültürünün) kendisi, tüketimi protesto etmeyi de kendi tekeline alıyor.”Zizek Coca Cola örneğiyle devam ediyor. Kolanın günümüz ideolojisini anlamak için önemli bir araç olduğunu söylüyor:“Kola içtiğimiz vakit, susarız. Ancak ne kadar ilginçtir ki, Coca Cola‘nın (yurtdışındaki) reklam sloganı ‘susuzluğunu gider’dir. İşte ideolojinin kendisini yeniden üreten mantığı tam da burada yatmaktadır.”Bu sahnenin hemen ilerisinde Zizek’i Kinder Sürpriz yumurta yerken görürüz. Zizek, sürpriz yumurtanın dışının tüketilir bir standart haz nesnesi olduğunu söyler. İçinden çıkan oyuncağın ise başka bir yumurta formunda geldiğini ve bunun “bir yumurta parasına iki yumurta almakla neredeyse eşdeğer” olduğunu söyler. İçinden çıkan oyuncaklı yumurtanın tam da “artı-haz” olduğunu belirtir.
Belgeselde Kullanılan Filmler
Zizek, belgesel boyunca popüler kültür ürünü olan çok sayıda filmi yorumluyor. Ancak yalnızca Amerikan yapımı ultra-popüler Hollywood filmlerini yorumlamıyor. Aynı zamanda “Hollywood‘un unutulmuş Sol’u”nun filmlerini yorumluyor. Belgesel They Live‘in yorumlanmasıyla başlıyor. Bunun dışında Nazi, Sovyet ve Çin propaganda filmleri de gösteriliyor.Filmde kullanılan filmler ise şöyle: Triumph of the Will (1935), The Eternal Jew (1940), Brief Encounter (1945), The Fall of Berlin (1950), The Searchers (1956), West Side Story (1961), The Sound of Music (1965), Loves of a Blonde (1965), Seconds (1966), The Firemen’s Ball (1967), If…. (1969), MASH (1970), Zabriskie Point (1970), Cabaret (1972), A Clockwork Orange (1971), Jaws (1975), Taxi Driver (1976), Brazil (1985), Full Metal Jacket (1987), The Last Temptation of Christ (1988), They Live (1988), Titanic (1997), I Am Legend (2007), The Dark Knight (2008)…Filmlerin nasıl yorumlandığını tek tek aktarmayalım. Bırakalım onu Zizek belgesel’de anlatsın.
Protestolar Yeni Bir Geleceğin İşareti, Ama…
Bu filmler dışında 2011 yılında İngiltere’deki protesto eylemlerinin görüntüleri de gösteriliyor. Zizek, belgeselin sonunda ABD’deki Occupy Wall Street eylemlerinin, Tahrir’deki devasa protestoların artık “farklı bir geleceğin mümkün olduğu” fikrini ortaya çıkaracağını söylüyor. Ancak bir de ekliyor: “Elbette farklı bir gelecek var olacak, ancak o geleceğin ne olduğunu bilmiyoruz”.
Kaynak: zizektr.blogspot.com.tr/