Keep On Dreaming The Sky

The following two tabs change content below.
Avatar

roferonia

Avatar

Latest posts by roferonia (see all)

Bulutlar mı senin üzerinde idi, sen mi bulutların?

Pencere sağımda kalıyordu yine. Sağıma her baktığımda gökyüzündeki maviliğin, pamuk tarlasını andıran bulutlarla kesiştiği o güzel görüntüye yeniden sahiptim. Tek bir fark vardı bu kez. İçimdeki koca boşluğun, eşsiz bu güzellikle nötrleşmesi. Öte yandan yeni bir kaçış rotası.

Gözlerim kamaşsa da, sağımdaki güzellikten kendimi alamamak ve pencereyi açıp pamuk tarlası diye nitelendirdiğim, aslında bir kez daha düşlediğimde yeni yağıp, yeni tutmuş kar örtüsünün berraklığında özümsenmek istemiştim. Bunu düşlerken sonsuz bir döngüde buldum kendimi. O kadar sonsuzdu ki kar kütlelerine teker teker isim verirken zorlanmaya başlamıştım.

Mavinin beyaz ile kesiştiği, aslında kesişemediği o yeşilimsi renk, bir geçiş rengi olsa gerek ki, ahengi beni kışkırtmaya yetmişti. Yukarı baksam maviliğin sonsuzluğu, aşağı baksam beyazın iç açıcı hafifliği huzur vericiydi.

İsimlendirdiğim kar kütlelerinden(bulutlar) her birini, önce bir kıta olarak düşledim ve düşünsel bulut haritası oluşturmak istedim. Sonra, sonsuz bir döngüye girdiğimi anlayınca kıtaların bu denli bir sonsuzluktan oluşamayacağının farkına vardım. Belki mümkün olabilirdi ama bu sonsuzluğa ve iradeye sahip değildim. O an, bu kütlelerden her birini, kafamdan geçen, sayılamayan sonsuz döngüdeki düşüncelerime benzettim.

Düşüncelerimde yaşadığım o dalgalanmaları, kütlelerde de görebiliyordum. Olağanüstülük hissetmeye başlamıştım. Gerçeklik düzleminde baktığımda, olağanüstülük yoktu belki ama o bulut kütlelerinin kafamdan geçen düşüncelerle, o an aklımdaki dalgalanmalar, doğal, saf ve iyi düşünceler ile beni manipüle ettiğini hissetmiştim. Olağanüstülük ben değildim. Olağanüstülük kafamı sağa çevirdiğimde gördüğüm şahane görüntünün ta kendisiydi.

İçimdeki boşluğu doldurmak değil de, artık kaçmak yerine yenileniyordum. Bir ses ile düşsel bağlantımın kopmasına ramak kala bıraktım kendimi.

Ayaklarım yere basıyordu. Sağıma baktığımda iki ayaklılar, tekerlekli demirler, makinalar ve duvarlarla kaplı yapılar gördüm. Soluma ve önüme baktığımda da. Bu kez yukarı bakmayı denedim o güzel şeyi tekrar yakalamak için.

Grimsi mavilik.

Sadece grimsi mavilik.

Hüzün.

Hüzünlenmiştim.

Sırtıma vuran hafif bir serinlik hissettim. Saçlarımı uçuşturan esintiydi bu. Arkama baktım. Ucu bucağı olmayan deniz. Yeni bir kesişim noktası aradım. Kesişen ama aslında kesişmeyen. Yeni sayılamayan sonsuzlukta bir döngü, mevsimi olmayan ve yeniden düşlemek için bekleyiş.

Scroll to Top