Yeşilçam’da gerçek bir YOL adamı : İHSAN YÜCE

The following two tabs change content below.

İHSAN ”BABA” YÜCE..

Köyde muhtar, kimi zaman ağa, şehirde işçi, bazen
esnaf, belki emekli aile babası, nadiren fabrikatör,
ara sıra balıkçı, tatlıcı, pilavcı: “İhsan Yüce’’
Yeşilçam’a girdiğinden beri emek harcamadığı proje yok
gibi. Kemal Sunal‘ın sevdiği kızın, çıkarcı babası olarak bildik
onu. Bilmediğimiz ise Kibar Feyzo, Çarıklı Milyoner,
İnatçı ve onlarca daha filmin senaristi olduğudur.
Varını yoğunu sinemaya adamış, sinemadan
önce de tiyatroyla başlamış mücadeleye.
Elmas gözlü, sarı bıyıklı. Aynı zamanda
şair. Eli sadece senaryo yazmakla
kalmamış resim demiş, heykel demiş
ve tam anlamıyla hayat damarlarımızdan
biri olan sanata bir
değil birkaç yönden emek vermiş
gerçek bir neferdir “İhsan Yüce’’
Sene 1929. Elazığ’da Kafkasya
göçmeni 7 çocuklu bir ailenin 3 erkek
çocuğundan biri olarak dünyaya
gelir İhsan Yüce. Sonra ailesi İzmir’e
göç eder. Lisede İktisadi ve Ticari
ilimler eğitimi alır. Bir süre özel şirketlerde
muhasebecilik yapar. Yıllar 1952’yi
gösterdiğinde İktisat mezunu, muhasebe
bilen, paranın ve piyasanın dilinden anlayan
ama bunu hiç konuşmayan biri olarak sanat dünyasına ilk
adımını İzmir’de “Halk ve Çocuk tiyatrosu’’ ile atar. Hemen
ardından ‘Bizim Tiyatro’yu kurar ama pek uzun ömürlü olmaz.
1965 – 1966 Lale Oraloğlu Tiyatrosu ve 1968 Ankara
Drama Tiyatrosu kurucuları arasında yer alır. “Suç ve Ceza’’
ve “Sahne Işıkları’’ oyunlarını sahneler. Ve sinemaya giriş
yapmanın vakti gelmiştir artık. “Altın Yumru’’ filmiyle sinemaya
ilk adımı atar. Yönetmenliğini Ertem Eğilmez‘in yaptığı
Senede Bir Gün, Bir Millet Uyanıyor, Sürtüğün Kızı gibi
filmlerde oyunculuğunu sürdürür. Bu arada senaryo çalışmalarına
başlar ve Aslıer Film Şirketi’ni kurar “İhsan Yüce’’
.
1971 de yapımcısı, yönetmeni ve oyuncusu olduğu “Hayat
Cehennemi’’ filmiyle gelecekte kaleminden bal damlayacak
bir senaristin ilk senaryosunu görürüz beyaz perdede.
1976’da “İşte Hayat’’ filmiyle ilk ödülünü “En iyi yardımcı
erkek oyuncu’’ dalında alır Antalya Altın Portakal töreninde.
Abartısız oyunculuğu takdir görür. Yazdığı senaryolar
oyunculuğunun altında kalır tabi. Sırf Kemal Sunal’ın oynadığı
60 filmin senaryosunu kaleme alır. Ve Yeşilçam’ın
en önemli başyapıtlarından “Kibar Feyzo’’ gibi bir kilometre
taşı olan şaheser yazılmıştır İhsan Yüce tarafından.
Politik filmleri, gişe filmleri gibi büyük kalabalıklara izletmek
mümkün olduğu dönemler vardır. Nerden mi biliyoruz? Çünkü
zamanında İhsan Yüce‘nin senaryosuyla Atıf Yılmaz bunu
başarmıştır. Senaristlik kariyerinde zirveye çıktığı bu filmde
ayrıca (yine kız babası) Hacı Hüsso rolüyle kamera önünde
de döktürmüş, Gülo‘yu ederinin çok üzerinde
bir bonservis bedeliyle Feyzo‘ya okutmuştur.
Replikleri ve verdiği politik mesajları ile
Yeşilçam kültü olan film çok ses getirmiştir.
Halen günümüzde hangi
TV kanalında görülse izlenmeye
başlanan ve her seferinde tebessüm
ettiren filmdir “Kibar Feyzo’’
Filmin çekilme hikayesi en az
film kadarda politiktir. Hatay’da
bir köyde çekilen filmin
çekim aşamasında yaşanan
bir olayı filmin “Bilo’’ karakterini
canlandıran ve “Feyzo” ile en fazla
parayı verip “Gülo’’yu alma yarışına
giren değerli aktör İlyas Salman şöyle
anlatır: “Ben, Adile abla, Ayşen Gruda ve ismini
vermek istemediğim orta yaşlı bir oyuncu
(küs oldukları bilinen Şener Şen’i kastediyor galiba) arkadaşlarla
kalktık filmin Suriye sınırında çekildiği köyün ağasının
evine gittik. Köyün ortasında bir saray resmen ağanın
evi. Evin önünde Mercedes’ler, Jeep’ler son model arabalar
var. 40-50 tane de traktör ağanın topraklarında cirit atıyor.
Evin avlusunda oturduk çaylar geliyor, ayranlar gidiyor,
biz ağayı bekliyoruz. Yarım saat geçti kapıdan içeriye beyaz
takım elbiseli, sarı saçlı, mavi gözlü bir adam girdi. Yanımda
duran Adile ablayı dürtüp ”Adile abla dikkatli ol Atatürk
geldi’’ dedim. Adile abla da kulağıma yaklaşıp “Senin ağzına
sıçarım. Atatürk dünyaya bir kere gelir bir daha da gelmez,
kimseye benzetme’’ dedi. Ağa geldi karşımıza oturdu. Bende
o an o beyaz takım elbiseli, sarı saçlı mavi gözlü adamın
ağanın oğlu olduğunu, bunu Avrupa’da adam gibi okullarda
okuttuğunu düşündüm. Lisan-ı hal ile adamın düzgün bir
Türkçe konuşmasını beklerken adam döndü Adile ablaya
“Kız sen nasıl artist oldun’’ dedi, Adile abla da “Benim babam
Naşit Özcan. Ben babama öykündüm oyuncu oldum’’
dedi. İsmini vermek istemediğim oyuncu ağabeyimiz “Benim
babam Adana’da tiyatrocuydu, tiyatroyla evini geçindiremedi
sonra İstanbul’a taşındık. Ben de babama öykündüm
oyuncu oldum” dedi. Ayşen Gruda’ya sorulduğunda “Benim
ilk eşim Yılmaz Gruda. Ben de ondan bir şeyler öğrendim
oyuncu olmaya çalıştım’’ dedi. Ağa bana baktı, ince, çelimsiz,
kara kavruk biriyim. “Ulaaan hıyaar sen nasıl artist
oldun’’ dedi. Adama mecburen karşılık veremedik. Çünkü
başka türlü bizi toprağından kovar filmi yapamayız.’’ diye
anlatır bu tatlı anıyı İlyas Salman. Hatta aşırı sıcak yüzünden
filmdeki bir tarla sahnesini çekerken tansiyonu düşer
ve bayılır. 2 ila 3 saat sonra sağlık ocağında kendine gelir.
Bu zorluklarla ve kısıtlı imkanlarla çekilen mükemmel
filmin senaryosunu yazandır “İhsan Yüce’’
Filmlerde ağaların ya da köy korucularının, köylüleri
sömürmek için kullandığı yöntemleri mizahi bir dille
işleyen, bir bakıma 1970’lerde yükselen Köylü
Sosyalist hareketin mizahi anlatım örneklerini sinemaya
kazandırmış olan belki de tek sanatçıdır. Yılmaz Güney’in
dengi olduğu dahi tartışılmıştır. Ayrıca iktisadi birikiminin
senaryolarına yansıması filmlerine ayrı bir lezzet katmıştır.
Seneler 1981’i gösterir. Derya Gülü filmindeki
performans Altın Portakal’da “En İyi Erkek Oyuncu’’
ödülünü getirir İhsan Yüce’ye. Belki de hak ettiği
ödülü geç de olsa almıştır diye düşünmüştür.
Sonrası hiç bitmez ebediyete uğurlandığı 1991’e kadar.
Yeşilçam’a hem oyuncu hem de senaryo olarak trajikomik,
politik bir düzine katkısı vardır. Salacak’ta küçük, bahçeli,
eski bir evde ailesiyle birlikte yaşar. Yalnızca ailesinin
değil bütün semtin “İhsan Baba” sıdır. Şair kimliğini pek
kimse bilmez çünkü o öyle ister. Kendisi gibi “Baba’’ lakabıyla
bilinen şair Can Yücel’in yakın dostudur. “Kült film
senaryoları, bol ödüllü oyunculuk performansları, yönettiğin
filmler neyine yetmedi be İhsan abi! Bari şiiri almasaydın
gariban şairlerin elinden” demesinler diye şiirlerini
yayımlamamıştır. Zira bilinen tek şiiri “Ekmek, Şarap, Sen
ve Ben” ayarında bir eser yaratamadan toprak olmuş onlarca
ünlü şair vardır. İhsan Yüce ebediyete uğurlanırken
yakın dostu şair Can yücel cenazesine neden katılmadığı
sorulduğunda “İnsan hiç arkadaşını gömer mi yahu?’’ diye
cevaplandırır. 1929’da dünyaya gelen, 1952’de İzmir’de
tiyatroyla başlayıp sayısız film, senaryo, oyunculuk, yapımcılık
vs. sinema adına sayısız imzası olan emekçilerin
mecazi anlamda ağababasıdır İhsan Yüce. 1991’de hayata
gözlerini yumup Karacaahmet’te ebedi inzivaya çekilmiştir.
Yeşilçam adına kaybedilmiş büyük bir değerdir İhsan Yüce.

YOL dediğimiz bazen bir sırt çantasına aldıklarımız, bazen de almadıklarımızdır.
YOL bir insanın hayatına neler sığdırıp, o YOL’da bıraktığı silinemeyecek izleridir.
Gerçek bir YOL adamı İHSAN YÜCE’ye selam olsun…

Scroll to Top