Yolda Projesi Özgürlüktür-2

The following two tabs change content below.
karkalaki

karkalaki

karkalaki

Latest posts by karkalaki (see all)

Devrimini yolda arayanlara: “İdeolojiler birer çöplüktür. Maalesef insancıllar…” Devrik cümlelerden sıyrılmak için devrik bir cümleye girmek gerekir. Yüklemi başa al. Ve bu devinizm seni hayatın özüne yaklaştıracaktır. Devrik bir cümleden korkma.

Islık çalıyorum kesin bir varoluşla, ıslık çalıyorum önüme çıkan her engelde. Coşkun bir şey arıyorum, adı yok. Zaten son zamanlarda en fazla üzerinde düşündüğü şey buydu. Özümüze dönmeliyiz. ”Size yardımcı olacak bir şey sunmak isterdim ama Zen okulunda tek bir şeyimiz yok bizim!”. Yalnızca yolu takip et.

Bu şahsiyetler geçidinin, bu epigramlar yağmurunun ortasında, kim duyacak vakti geldiğinde patlamayı ya da inlemeyi? Yaşam, sonu belirsiz film gibi. Olmak istediğin sahneleri yarat ve orada ol. Ateşi harlamaya devam et. Daha çok gitmeye ihtiyacın olacak. Çünkü daha çok yaşamak isteyeceksin.

Omuz omuza geçmeli bir hikaye, ucuz bir sitcomda oynamak, belki daha çok gideceğiz, aforizmaya gerek yok, bir cevabım yok. Burada pahalı hiçbir şey yok, sadece bedeninin ağırlığı maddi bir yük. Bu deniz dalgası anti-kapitalist olmalı.

Her şey için teşekkürler yerleşik hayat insanı. Olmasan olmazdık. Ders 1: Arın. “Şu an orada olmak isterdim” serzenişini kabul etmiyoruz. Ders 2: Ol. “Yoğunlaş. Ana odaklan. Eğer saf bir konsantrasyona ulaşırsan tek bir kıvılcımla tutuşan mum bütün evreni aydınlatır.”

Barcelona’da katalan plajları, sürrealist tasarımlar ve no pasaran sangriaları. Jim Morrison’un sonsuzluğuna ev sahipliği yapan şehir Paris. Uygar toplumun dezenformasyonları. Sanat’ın kutsalı. Yaşam dağarcığım hareket et diyordu. Farkında olmadan izinden gittim. Yol’u sadece asfalt, mıcır yahut toprak olarak görenler ‘Yol kariyeristidirler’. Asyalı bir turistten farkları yoktur. Kendini kelimelerle aldatma, belki jargonun olabilir ama hani bu bir hiçti? Bak, dünyanın bütün kelimeleri burada. -Sahiden, hayatın kendisi Dark side of the moon değil mi? -Sahiden, yine güzel bir gün. Farkında olmadan ilerlemeye başlıyorsun. Farkına varıyorsun ilerlemenin. Farkındalık ile doluyor göğüs kafesin. Farketmez yaşayalım diyorsun. -Hey you! Orada kimse var mı? -Yollar birleştiğinde herkes orada. Tekrar tekrar yaptığımız şeyiz biz. Dolayısıyla mükemmeliyet bir eylem değil, alışkanlıktır. Mükemmel olma yola çık. Woodstock’tan bize kadar gelen bir haykırış bunun adı.

Yaşamın en güzel formu, otostopla gidilen festivallerdir.

Durağanlık hak ettiğin gibi yaşamaktır. Hareket ise sana verilmeyenleri hak ettiğin gibi yaşamaktır.

Kimseyi düşünüyorum. Sarkmış beni, sistem kalıntılarının arasında kimsesizleşen beni. Sonuna kadar gitme cesareti gösterenler sonunda küçük bir noktaya dahi ulaşsa bu onların dünyasında koca bir evrendir. Yarın geç olmadan. Bugün bitmeden. Gidiyorum, gidiyoruz. Eylül’de uyandığında yola çıkmanın anlamını düşün. Bir gün değil her gün yola çıkmanın anlamıyla dol.

Yaşı çokça bir ihtiyar bahçede çalışırken seni görüp gülümser. Yol’un ziyaret ettiği evler ne güzeldir. Anladım. Bulunamamayı, terk etmenin tek düzeliğini, rüzgarın senfonisini, durmamayı, Doğu’ya duyduğum özlemi, Fuser’i. Euphrates’te yıkanan tanrıları andık. Mezopotamya ile medeniyetin çiftleşmesini düşündük. Batı’ya kafa attık. Ve bugün güneş Doğu’dan battı. Yol sahici, yol akışkan, Ginsberg’e ithafen: Yol kutsal. Sigarasını yakmış ve hiç yola çıkmamıştı. “Çeşit çeşit insan var. Bende bi çeşitim.” dedi. “Yola çık.” dedim. Kerpiç evler, muhtarın yer sofrası, hüzünlü gökyüzü. Sanki hepsi Simon and Garfunkel dinlemek gibi. Paraya, kariyere, metropollere karşı baş parmak bir protestodur. Hoşgeldin, makineye hoşgeldin oğlum. Ne hayal ettin ki? Herşey yolunda, biz sana ne hayal edeceğini söyledik. Doğaya açılan kapı, bizzat kendine açılan kapıdır ve doğa oturup hayal kurmak için de iyi bir yerdir. Yürürken ormanın derinliklerinde karşına çıkan ilk medeniyet çocuk parkı ve İtalyan şarabı. Yaşamayı seçenler için.

Ankara hiç uzak değil. Her an orada olabilirmiş gibi yoldayız. Her gün farklı özgürlükleri tadımlıyorduk. Bize sunulanı değil bizim hayata sunduğumuzu yaşıyorduk. Floransa’dan Doğubeyazıt’a yürüyerek gitmeye çalışan Fransız dostla 4 gün zaman geçirdik. Yoldaydık ve dünya bizdik. Karanlık çökmüştü. Tanrıların dağı Olympus’un eteklerinde kurulan çadırda tanrını öldür diyen Nietzche’yi andık. Bazen şehirlere rastlıyoruk. Karşımıza medeniyet çıktığında ilgimizi çeken tek şey duvar sanatı oluyordu. Zen alır, Zen verir. Zen hislerden öte bir mantık taşır. Zen sahicidir. Zen hayalidir. Zen ”ol” der.

Saat kaç oldu? Önemi var mı? Bir evin var doğada. Nereye gidersen git aklından çıkmasın özgürlük. Pink Floyd dinle, zincirlerinden kurtul. Gölgeledi yol bizi. Sabah ve akşam hiç bu kadar özgürlükle dolmamıştı. Terkedilmiş bir mekanda tozlu masa vardı sadece. Sistemin terk ettiği bir masaydı. Kendimi ona çok yakın hissettim. Yolda güneş yükseliyordu, Güneye giderken. Yolda güneş yükseliyordu, Güneye giderken.

-Sahiden neden yaşıyoruz? Bir baltaya sap olmak için mi? Ölmek için mi? -Özgürlük için. Yaşamak için. Okulun, bankaların ve alışveriş merkezlerinin tam ortasında, sisteme hoş geldin çocuk. Dans et, seviş, tekila iç.

Ormandan geçerken somutluklar ve soyutluklar tek bir anlam taşıyordu: ”Alice, tavşanı yuvasına kadar takip etti.” Yaşamak teori değildir. Teori aklın yoludur, aklın yolu ise yaşamaktır. Acı, kendini bulmaya çalışırken katlanabildiklerindir. Yol, kendini bulmaya çalışırken kendini kaybetmektir. Yol acıtmaz. Neo Beat pratikten teori üretir. Yolda olmak en büyük pratiktir. Neal Cassady dedi ki; ruhumun en içinden sesleniyorum, arkana baktığında gördüğün tek şey yolsa daha fazla yola koyul.

Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında,kendini dev sırt çantasıyla bir gezgine dönüşmüş olarak buldu. Güneşi yakala, güneşe sarıl, güneşi batır, güneş doğsun. Hep o ara sokaklar ve arada kalmış insanların sesi. Yola devam ettik. Güneşi ardımızda bırakana kadar, karanlığı alt edene kadar. Sonsuza kadar sarhoş kalırcasına. Sessizlik içinde zamanın geçmesini bekledik. Hangi zaman dilimine otostop çekmeliyiz? Başlangıç ve sona. Yol dedi zerdüşt. Sınırsızlıkla dolandı gezgin. Hareket noktası sonsuzluğa doğru giden bir ışın oluşturdu.

Sesleniş: Bu aforizmalar, bu serzenişler ve bu basit kelimeler 2015 Nisan-Ağustos arasında yolda deneyimlenen özgürlük kovalamacasının, serseriliklerin, histerilerin, bakışmaların, dokunuşların, metal soğuğunun ve Akdeniz sıcağının yoğrulmasıyla varolmuştur.

Scroll to Top