Latest posts by Berkay Kırmızıkan (see all)
- Şehrin Karanlık Köşeleri - 29 Ağustos 2024
- ARAYIŞ - 25 Şubat 2024
- Bella Ciao - 12 Mart 2023
Bir barda çalışıyorum. Gece hayatını seven insanları sarhoş etmek görevim. Kokteyllerimden zevk alınmasını ve kişinin ikinciyi hatta üçüncüsünü istemesini sağlamak asli amacım. Bir barın barında çalışıyorum yani. Öyle müşterilerle falan muhatap değilim. Aksine kendi küçük bölgemde uzaktan izliyorum onları. Her gece içişlerine, gülüşlerine, ağlayışlarına, kusmalarına şahit oluyorum onların uzaktan. Yanlarına yaklaşmadan -yanıma yaklaşmalarına müsaade etmeden- uzaktan dikizliyorum hepsini. Ne için içtiklerini anlamaya çalışıyorum. İçmelerinin altında yatan sahici gerçeği bulmaya çalışıyorum. Paralarını bu kadar har vurup harman savuran bu ayyaşlara neyin içirdiğini çözmeye çalışıyorum. Tabi bunu yaparken hepsi için düşünmüyorum bunları. Çoğunluğun zaten amaçları birbirleri ile aynı; içi boş ve gereksiz durumlar. Ben biraz arka sıradakilere dikkat kesiliyorum.
Saat 19:30. Bir saat sonra canlı müzik başlayacak. Mekan yavaş yavaş dolmaya başlıyor. Kapıda müdür ya da şef gelenleri karşılayıp, garsonlar aracılığı ile yerlerine buyur ediyor. Çoğu kendisine gösterilen yerden hoşnut değil. Herkes mekanın en güzel masalarından (Bahçe 1, Bahçe 15, Bahçe 26, Salon 8, Salon 9 vb.) bir tanesine sahip olma derdinde. Yine de mekanın işleyişi bakımından kendilerine reva görülen yere oturuyorlar. Çok fazla ses çıkaramazlar. Çıkarırlarsa çıkarlar. Sonuçta mekan onlara ihtiyaç duymuyor. Onlar başka başka sebeplerden mekana ihtiyaç duyuyorlar. Velhasıl, sonunda kıçlarını bir sandalyeye koymayı başarıyorlar. İşte benim analizim o anda başlıyor. Oturan kişinin oturduğu anda yaptığı ilk hareketi o anki amacını belli ediyor. Örneğin, tek başına geldi ve oturduğu anda etrafı süzmeye mi başladı, “Tamam bu adama dikkat ediyoruz.” Geldi, en arka yere geçti ve kafasını cama doğru çevirip düşünmeye mi başladı, “Bırakın bunu. Çok ilişmeyin. İstediği kadar kalsın.”
Saat 20:00. Mekan artık neredeyse dolu. Canlı müzik performansı verecek olan grup ses kontrolü için sahnede son provalarını yapıyor. Bu saatten itibaren önümdeki bir saat en kritik olanı. Çünkü insanlar genellikle siparişlerini bu saatlerde veriyorlar. Canlı müzik eşliğinde içmeye başlamak anlamadığım bir şekilde onlar için daha tatmin edici. O yüzden gözlemlemeyi bu bir saat boyunca pek yapamıyorum. Kritik dediğime bakmayın. Aslında en zevk aldığım saat dilimine giriyorum. Sebebi elbette ki ürün hazırlamak değil. Meşgul olabilmek, düşünmeden bir saat geçirebilmek, başka bir hususa kafa yoramadan, o anki işimle alakadar olabilmek. Bu saatler benim gün içerisinde hayattan en zevk aldığım anlar.
Saat 20:30. Canlı müzik başladı. Çoğu masa kafasını çevirip gruba baktı. Yaklaşık olarak 10 saniye boyunca onları izlediler. Sonra da kafalarını çevirdiler. Benim de o sıra işlerim hızlandı. Takım arkadaşlarım peş peşe sipariş gönderiyorlar. Sıralamayı bazı durumlarda göz ardı ederek büyük bir gayretle tüm siparişleri çıkarmaya başlıyorum. Kendime koyduğum kural gereği sipariş en geç geldikten 5 dakika sonra müşterinin masasında olmalı. Çok nadir 8-9 dakikayı bulduğu oluyor ama genellikle rutinimi bozmuyorum. Eh tabi burada takım arkadaşlarımın katkısı da büyük. Mekanın yöneticileri tarafından kendilerine koyulmuş olan kurallara büyük bir imtina ile uymaya çalışıyorlar. Saptıkları zaman olmuyor mu, insan sonuçta öyle değil mi?
Saat 21:00. Kritik süreç geride kaldı. Önümüzdeki iki saat boyunca tempom yarı yarıya azalacak. Yavaş yavaş kafamı tezgahtan kaldırıyorum. Ön ve orta kısımdaki üniversiteli gençler umurumda bile değiller. Ne halt ettikleri ile uğraşmıyorum. Dikkatimi çekecek bir unsur -kusma, kavga, patırtı, yanlış bir hareket, rahatsız edici herhangi bir durum- olmadığı sürece zaten onların varlığından bile haberdar olmuyorum çoğu zaman. Ben bunlar yerine bana daha yakın olan kısım yani arka taraftaki gruplarla ilgileniyorum. Bunların çoğu erkek (Çünkü mekanın ön ve orta kısımları kadınlı ya da kadınlı-erkekli müşteriler için). Benim barım mekanın arka tarafında yer alıyor. Bu yüzden de olmak istediğim kişilere daha yakın konumdayım. Onlar benim açımdan burada olmayı en çok hak eden grup (istisnalar var tabi).
İki adam ilişiyor gözüme. Benim onlara baktığımı çok fazla göremezler. Çünkü önlerinde üçüncüye istedikleri rakı kadehlerine dalıp gitmişler. Göz alabildiğine uzanan derin bir dipsiz kuyu misali bakıyorlar o bardaklara. Benim doldurduğum bardaklara. Benim sayemde daha derin düşünebiliyorlar. Ne düşündüklerini kestiremesem de kendi kafamda yaptığım tahminler için bile üzülüyorum onlara.
Başka bir masada bir adam tek başına oturuyor. Yüzünde inanılmaz derecede büyük bir asabiyet var. Kaşlarını çatmaya çalışıyor ama dudağın titremesiyle gözünden bir yaşın masaya düşmesi bir oluyor. Hemen eliyle yüzünü silip etrafa bakınmaya başlıyor. Birisinin onu görmesinden endişe etmesi o göz yaşının bana ne kadar gerçek olduğunu gösteriyor. Tüylerim diken gibi o sıra. Bira içiyor. O birayı dolaptan ben çıkardım.
İki sevgili görüyorum ardından. Onlar kendilerine sunulan daha güzel bir masadan feragat edip daha dipteki bir masayı seçmişler. Canlı müziğe ve kapıya neredeyse en uzak masaya -yani bana en yakın tarafa- oturmuşlar. Dertleri hiç kimse değil. Felekten bir gece geçiriyorlar sadece. Muhtemelen buradan eve beraber geçecekler. Hafif kafa mayhoşluğu içerisinde sarılacaklar birbirlerine. Öpecekler ve belki sevişecekler. Bunları hem birbirlerine olan sevgilerinden hem de dünyaya ve ‘yarına’ karşı umutlarından yapacaklar. Erkek kırmızı şarap içiyor. Kadın ise rose tercih etmiş. Şarapta ne tercih etmiş olurlarsa olsunlar o kadehleri ben doldurdum.
Saat 21:30. Canlı müzik ara verdi. Bu süreçte çok nadir sipariş gelir. Ben de hemen durumdan istifade yere eğilip bir sigara yakıyorum. Sigara içişimi kimse görmemeli. Sözüm ona iş etiği bunu gerektiriyor. Bu kuralı ben ya da çalıştığım mekan koymadı. Genel olarak her yerde düzen böyle işler. Halbuki kimse alkollü bir mekanda çalışan kişilerin, bütün bir gece sarhoş olan müşterilerde neler gördüğünü sorgulamaz.
Bu saatlere doğru mekan sahibi, işletme müdürü ve garson şefi tarafından tek tek ziyaret edilirim. Zaten gece boyunca tek misafirlerim de onlar olurlar. Bu yüzden bu işi çok seviyorum ya. Kimse varlığıyla rahatsız etmiyor. Sadece saydığım kişiler gelip bir sıkıntı olup olmadığına bakıyorlar. Olmadığına kanaat getirince de gidiyorlar. Olduğunda da gidiyorlar.
Garson arkadaşlardan biri yanıma gelip; “Berkay müşteri yaptığın Long Island kokteyli çok beğenmiş. Aynısından bir tane daha istiyor.” diyor. O kokteyl genellikle aynısı olmuyor. Ancak bir bardağa servet döktüğü için öyle ya da böyle onu içmek zorunda olduğunu hepimiz biliyoruz.
Saat 22:00. Müzik başlayalı yaklaşık 10-15 dakika oldu. Bu ilk aradan sonra genellikle ikinci aşama biraz daha müşteriyi oynatmaya yönelik şarkılardan oluşur. Bana göre yüz karası olan bir ton şarkı peşi sıra çalınmaya başlar. Müşteriler hem benim sayemde oldukları sarhoşluk hem de eğlenme için geldikleri bu mekanda genellikle çok dayanamazlar ve oynamaya başlarlar. Ben senin de anlayacağın üzere oturanlara bakarım bu sürede. Çoğunlukla da şu duygu ifadelerini görürüm oturanlarda; ayıplama, oralı olmama, dalıp gitmekten dolayı fark edememe, marjinal takılma ya da oturup izleme. Sebep ne olursa olsun sürü psikolojisine ve yapılan manipülasyona uymadıkları için gurur duyarım onlarla. Onlar içmeye devam ederler.
Saat 23:00. Grup ikinci molasından döneli birkaç dakika oluyor. Artık son aşamadayız. Yarım saat içerisinde canlı müzik eğlencesi bitecek. Gece yavaş yavaş etkisi altına almaya başlıyor insanları. Grup bu son aşamada daha kederli daha arabesk daha hüzünlü şarkılar çalmaya başlıyor. Yaklaşık bir saat önce yerinde duramayan, hoplayıp zıplayan, oradan oraya uçan insanları bir keder alıp götürüyor. Ağır alkol siparişlerim (rakı, viski, vodka vb.) bu süreçte tavan yapıyor. Sonunu bildikleri bir geceye adım attıkları ilk anlarından artık eser yok. Bir anda kafamı çevirip onlara baktığımda dünyanın bütün yükünü sırtlarına almış kişiler görüyorum. Hepsi derdin en büyüğünün kendilerinde olduğunu sanıp yudumluyorlar içkilerini. Benim doldurduğum içkileri.
Saat 23:30 – 23:45 arası. Canlı müzik sona eriyor. Direkt olarak patronun telefonundan açılmış sakin şarkılar çalmaya başlıyor telefonda. Gece yavaş yavaş son buluyor. Ben de o süreçte ilk defa oturuyorum barın içindeki sandalyeme. Yorgun değilim ama o hissettiğim tüm şeylerin ağırlığı var üzerimde. Onlarca insanla beraber hissedebilmek tüm düşündüklerini; kalbimde derinlemesine bir yara açıyor anlık olarak. Bir sigara yakıyorum. Yaktığım sigara için oturduğum yerden kalkıp aşağı eğilmiyorum. Çünkü artık yöneticiler dahil kimsenin derdi benim sigaram değil. Artık herkes düşünme aşamasında. Artık herkes için için ağlama kısmında. Diğerlerine oranla ben bu durumda değilim. Ben sadece anlık olarak bitkinleşiyorum. O da sigaram son bulana kadar. Ondan sonra yine eski halime dönüyorum. Sanki o sigara dumanını üflediğim anda bütün bir gece boyunca üzerime çektiğim o negatif enerjiler içimden çıkıyor gibi bir mistik bir durum var üzerimde.
Saat 00:30. Müşterilerin büyük bir çoğunluğu gitti. Tek tük masalar kaldı ki bu masalar da gecenin bitmesine hazır olmayan kişilerin oluşturduğu masalardır gözümde. Hala içmeye, eğlenmeye, ağlamaya, dertlenmeye ya da gülmeye takati kalanlar. Benim orada duruş süremi uzatan cani topluluk. En nefret ettiğim müşterilerdir bunlar.
Saat 01:00. Yavaş yavaş istasyonumu (gecenin başında kolaylık olsun, dolaptan ya da oradan buradan çıkarmakla uğraşmayayım diye belli bir sırayla tezgahıma dizdiğim malzemeler topluluğu) topluyorum. Sayım zamanı. Dolapta kaç bira var, hangi içkiden kaç tane var, açık şişelerde kaç cl alkol kalmış, yarına ihtiyacım olan malzemeler hangileri? Bu soruların cevaplarını arıyorum yaklaşık 15 dakika boyunca.
Saat 01:30 – 01:45 arası. Son istekler soruluyor kalan müşterilere. Eğer başka bir istekleri yoksa hesapları getiriliyor. Bu kibarca “defolun” demek.
Saat 01:55 – 02:10 arası. Evdeyim. Sakince oturuyorum önce. Bütün bir geceyi değerlendiriyorum. Yaklaşık 30 saniyemi alıyor bu işlem. Tanrılara teşekkür ediyorum bu gece de kimseyle muhatap olmadığım için takım arkadaşlarım dışında. Onlarca kişiyi sarhoş etmenin günahı ile birazdan koyacağım kafamı yastığa. Yarın yeni bir gün ve yeni bir ayyaş topluluğu.,