ayrıntıya müptezel
Latest posts by ayrıntıya müptezel (see all)
- herkes tadında - 22 Şubat 2024
- Toplanın Toplanıyoruz - 17 Şubat 2024
- Caz Geceleri - 4 Kasım 2023
boş yere çırpılıyor
çırpınıyor kanatları
toplayıp tekrar söndürmek gibi bütün izmaritleri
duymuyorsun ama küsüyorlar diyorum
cevabını beklediğim her gürültüye aşina
anlatıldığı gibi bir uçurumla olmayacak sonun
hatırlıyorum, en azından güneş falan doğuyordu
saat otuz yediye beş var
daima öylece kalakalmış bir pencere serinliği kuruturken dudaklarını
sonra sen kendini avuturken kanını çıkardığın havlulara bakıp bakıp
kulaklarında yankılanan kelebek tıkırtıları
bekliyorum ve kodluyorum sana bir intiharı
cesaretim çocukluğuma dayanır benim
duyulmadıkça duyurmamayı marifet bilmenin ta kendisi
saat üç yetmiş yedi
aşağı doğru bakmayı deniyorum bu şiirle
bir ekrana tutanarak yürüdüğümüzü sanıyorum
eğilmeyi istiyorum sahiden ve düşmekle uğraşmadan
rengim eşyalara dönüyor
yüzüm görünmeyen hislere
artık üstümden fırlatıp atıyorum bütün ipuçlarını
dört metrekarelik evrenler fısıldıyorum
ve ellerimden yetişkin öfkeler fışkırıyor
tanımıyorum ne herhangi bir tarzı
ne berduşu
ne de kavuşmayı
meşru şahitlerle geçiyorum kendimden
ve beslediğim martıları siliyorum bütün resimlerden
saat tam yedi yüz yirmi dört
zimmetime geçiyor rüzgar
tanıdığım müddet beni tanınmaz hale sokuyor
her emsali sancılı
her vakanın kabusu
ve her yöntemin bir dışa vurumu var
hiç birini kandırmak istemiyorum hayatta kalmakla
gözlerimi defalarca duvarlara takıyorum
burada kuşlar çekmecelerde intihar ediyor
merdivenler dolusu şoför cesetleri
seyirci yok
perde yok
sahne yok
ben bu oyunu kendi halimden tanıyorum
saat sekiz bin üç yüz altmış yedi
özlediklerinin hepsi sana uzaklardan bakarlarken
hazır olmayı deniyor bak yine kasabalı varoşlukların
bir şeyler belgesellere çağırıyor seni
köklerine tırpanlar kusuyor beklentilerin
yaprakları izliyorsun olanca ruhunla
zincirler ve çiçekler diye bir şiir oluyorsun
savaşlar çıkıyor falan gökyüzünde
arabulucular peyda oluyor vicdanında
kahve fincanları
işe gidip gelmeler
hep birilerine benzetilen lüzumsuzluğun
saat iki yüz seksen bir
anlıyorum seni ve içeri alıyorum
bu satte kimse gömülmez
bu satte kimse ölmez bile diyorum
zaman bizsiz geçip gidiyor sokaktan
ve sana bir tane top gibi kıpkızıl bir gül uzatıyorum
çünkü göğsümdeki deliği onla tıkaman gerekecek
çünkü ben bu gece yeterince kendimi
hassas, kırılgan ve silahlı
hissediyorum
saat uzunluğu konusunda pek bi fikrim yok
Aykut Akgül