Hassas, Kırılgan Ve Silahlı

The following two tabs change content below.
ayrıntıya müptezel

ayrıntıya müptezel

Biraz kitap yazmış, biraz şiir, biraz roman.
ayrıntıya müptezel

Latest posts by ayrıntıya müptezel (see all)

boş yere çırpılıyor

çırpınıyor kanatları

toplayıp tekrar söndürmek gibi bütün izmaritleri

duymuyorsun ama küsüyorlar diyorum

cevabını beklediğim her gürültüye aşina

anlatıldığı gibi bir uçurumla olmayacak sonun

hatırlıyorum, en azından güneş falan doğuyordu

saat otuz yediye beş var

daima öylece kalakalmış bir pencere serinliği kuruturken dudaklarını

sonra sen kendini avuturken kanını çıkardığın havlulara bakıp bakıp

kulaklarında yankılanan kelebek tıkırtıları

bekliyorum ve kodluyorum sana bir intiharı

cesaretim çocukluğuma dayanır benim

duyulmadıkça duyurmamayı marifet bilmenin ta kendisi

saat üç yetmiş yedi

aşağı doğru bakmayı deniyorum bu şiirle

bir ekrana tutanarak yürüdüğümüzü sanıyorum

eğilmeyi istiyorum sahiden ve düşmekle uğraşmadan

rengim eşyalara dönüyor

yüzüm görünmeyen hislere

artık üstümden fırlatıp atıyorum bütün ipuçlarını

dört metrekarelik evrenler fısıldıyorum

ve ellerimden yetişkin öfkeler fışkırıyor

tanımıyorum ne herhangi bir tarzı

ne berduşu

ne de kavuşmayı

meşru şahitlerle geçiyorum kendimden

ve beslediğim martıları siliyorum bütün resimlerden

saat tam yedi yüz yirmi dört

zimmetime geçiyor rüzgar

tanıdığım müddet beni tanınmaz hale sokuyor

her emsali sancılı

her vakanın kabusu

ve her yöntemin bir dışa vurumu var

hiç birini kandırmak istemiyorum hayatta kalmakla

gözlerimi defalarca duvarlara takıyorum

burada kuşlar çekmecelerde intihar ediyor

merdivenler dolusu şoför cesetleri

seyirci yok

perde yok

sahne yok

ben bu oyunu kendi halimden tanıyorum

saat sekiz bin üç yüz altmış yedi

özlediklerinin hepsi sana uzaklardan bakarlarken

hazır olmayı deniyor bak yine kasabalı varoşlukların

bir şeyler belgesellere çağırıyor seni

köklerine tırpanlar kusuyor beklentilerin

yaprakları izliyorsun olanca ruhunla

zincirler ve çiçekler diye bir şiir oluyorsun

savaşlar çıkıyor falan gökyüzünde

arabulucular peyda oluyor vicdanında

kahve fincanları

işe gidip gelmeler

hep birilerine benzetilen lüzumsuzluğun

saat iki yüz seksen bir

anlıyorum seni ve içeri alıyorum

bu satte kimse gömülmez

bu satte kimse ölmez bile diyorum

zaman bizsiz geçip gidiyor sokaktan

ve sana bir tane top gibi kıpkızıl bir gül uzatıyorum

çünkü göğsümdeki deliği onla tıkaman gerekecek

çünkü ben bu gece yeterince kendimi

hassas, kırılgan ve silahlı

hissediyorum

saat uzunluğu konusunda pek bi fikrim yok

Aykut Akgül

Scroll to Top